Oscar Adayı The Revenant Filmi İncelemesi
Alejandro González Iñárritu’nun yönetmenliğini Leonardo DiCaprio ve Tom Hardy’nin başrolleri üstlendikleri The Revenant, 2016 Oscar’ının favorilerinden. Filmi sizler için ele aldık.
The Revenant ülkemizdeki ismiyle Diriliş, sinemaseverleri 19. yüzyılın başlarındaki Amerikan sınırlarına, Dokota ve Montana’nın huzursuzlukla çalkalanan bölgelere götürüyor. Oscar’ın bahtsızı Leonardo DiCaprio, efsanevi Amerikalı sınır devriyesi ve kâşif olan Hugh Glass rolünde karşımıza çıkıyor. Glass, Yüzbaşı Andrew Henry (Domnhall Gleeson) ve onun adamlarıyla birlikte kürk avı seferine liderlik ediyor. Fakat birlik, av partisi yapmakta olan Arikara yerlileri tarafından şiddetli bir biçimde saldırıya uğrayınca işler kötüye gitmeye başlar. Birlik kaleye kaçarken; hayata kalma yolunda en büyük umutları olan Hugh Glass’ın, korkunç bir ayı saldırısı yüzünden ölümcül bir şekilde yaralanmasıyla birlikte durum daha kötüleşir.
Yüzbaşı Henry neredeyse ölmek üzere olan Hugh Glass’ı daha fazla taşıyamacayaklarını düşüncüğü için, Jim Bridger (Will Poulter) ve John Fitzgerald (Tom Hardy)’a Glass’ın ve oğlunun yanında kalmaları için emir verir. Ancak; Arikaralıların eline geçme korkusu, Fitzgerald’ı yeminine ihânet etmeye ve Glass’ı, soğuktan donmuş toprağa yarı gömülü olarak terkeder. Fakat Glass ölmez ve intikam çanları büyük bir gürültüyle çalmaya başlar. Gün gün hayata yeniden tutunan Glass vahşi hayata ve Arikaralılara karşın karakola ulaşarak Fitzgerald’ı bulmaya karar verir.
Geçtiğimiz yıl “Birdman” filmi ile Oscar‘a ulaşan Meksikalı yönetmen Alejandro González Iñárritu, Leonardo DiCaprio‘nun etkileyici ve doyurucu performansının da yardımıyla yine iddialı bir yapımla sinemaseverler ile buluşuyor. Ancak “The Revenant“; teknik olarak ve oyuncu performansları açısından oldukça etkileyici olmasına rağmen, bazı yerlerde sıcaklıktan uzak bir laboratuar ürünü gibi kalıyor.
“The Revenant”ın en büyük odak noktalarından biri, Iñárritu’nun yönetmenlik stilindeki seçimi. Iñárritu; seyirciyi bir sahneden bambaşka bir sahneye taşıyan “Amores Perros”, “21 Grams” ve “Babel” gibi filmlerinden sonra, son yapımlarında ters rotayı takip ederek, tıpkı çağdaşı olan bir başka Meksikalı yönetmen Alfonso Cuarón gibi sahneleri ve sekansları uzatma yöntemini tercih ediyor. Iñárritu’nun bu tercihi, muhteşem kostüm ve prodüksiyon tasarımının da sayesinde filme hummalı bir hız ve adrenalin, panik, yorgunluk ve acı duygularının yarattığı estetik bir yön katıyor.
Filmin, görsel metaforlar ve motifler içeren birçok katmandan oluşan bir hayatta kalma hikâyesi olan senaryosu, yönetmen Iñárritu ile “The Hole” ve “Vacancy” filmlerinin de senaristi olan Mark L. Smith tarafından yazıldı. Leonardo DiCaprio‘nun canlandırdığı Hugh Glass karakterinin çevresinde bir yankı yaratarak izleyiciye ulaşmaya çalışan senaryoda; vahşi hayvan saldırıları, acımasızca cinayetler, tecavüzler gibi rahatsız edici birçok nokta da mevcut.
Filme performans açısından bakılacak olursa, “The Revenant” Leonardo DiCaprio’nun yapabileceklerinin tümünü gösterdiği film olduğunu belirtmek yanlış olmaz. DiCaprio, birçok sahneyi tek başına idare ederek fiziksel anlamda oldukça yorucu olan bir performansı hakkıyla icra ediyor. Özellikle, DiCaprio’nun “Wolf of Wall Street” filmindeki performansını beğenen hayranlarını oldukça keyifli bir filmin beklediğini söylemeliyiz. Fakat performansın fiziksel görünüşü dışında, Hugh Glass karakterinin çok ilgi çekici başka yönlerinin de bulunduğunu söylemek zor. Ama ne olursa olsun, Oscar’ın bu seneki en önemli adaylarından biri olan Leonardo DiCaprio, bunu kesinlikle hak ediyor.
Destekleyici rollerdeki oyuncular, önceki rollerine benzer karakterleri canlandırıyorlar. Örnek olarak Tom Hardy; “Mad Max”, “Dark Knight Rises” ve “Lawless” filmlerindeki rollerine benzer bir şekilde, yine sürekli sızlanan ve mızmızlanan bir karaktere hayat veriyor. Hardy’nin canlandırdığı Fitzgerald, filmdeki en enteresan karakterlerden biri olarak ortaya çıkmayı başarıyor. Domnhall Gleeson ise “Ex Machina” filmindeki gibi duygulu, naif bir rolde yer alıyor.
Sonuç olarak; “The Revenant” oldukça hırslı, arzulu yönetmenlik ve oyunculuk performanslarıyla izleyiciye ilginç bir deneyim vaat ediyor. Yılın en iyi filmi olması konusu tartışmalı olsa bile, en çok emek harcanan ve en şiddetli filmlerinden biri olduğu kesin.