Exodus: Tanrılar ve Krallar Filmi İncelemesi
Exodus: Tanrılar ve Krallar filmi nasıl? Exodus: Gods and Kings filminin seansları ve detaylı bilgileri..
Yönetmenliğini, Gladyatör filminin de yönetmeni olan Ridley Scott‘ın yaptığı ve Hz. Musa’nın yaşamını anlatan “Exodus: Gods and Kings” filmi, klasik “bir sepet içinde nehre bırakılan bebek” hikayesiyle başlamıyor. Bunun yerine; Hz. Musa firavunun (John Turturro) ordusunda, firavuna ve kendi üvey kardeşi Ramses’e (Joel Edgerton) sadık bir generalken açılış yapılıyor. Filmdeki Musa, başlangıçta dine kuşkuyla yaklaşmaktadır ve Mısır’daki İbranilerin durumuyla çok da ilgili değildir (Ancak yine de İbranilerin koşullarının iyileştirilmesi konusuna, diğer Mısırlılardan daha ılımlı yaklaşmaktadır).
Musa henüz yaşlanmadan Nun (Sir Ben Kingsley), Musa’nın aslında İbrani olduğu gerçeğini gizlice açığa çıkarır. Bunu öğrenen Musa yavaşça ve isteksizce de olsa gerçek kimliğini kabullenmeye başlar. Ramses tarafından sürgüne gönderilen Musa, sonunda evleneceği Zipporah (María Valverde) ile tanıştığı köye varıncaya kadar çölde dolaşır.
Film daha sonra, Musa’nın eş, baba ve çoban olduğu birkaç yıl sonrasına atlıyor. Bir kaza, Tanrı ile olan kaçınılmaz karşılaşmasına sebep olunca -Tanrı burada Malak (Isaac Andrews) adında küçük bir haberci çocuk olarak Musa’ya görünüyor-, Musa’nın davranışları garipleşmeye başlar. Kendi içinde doğru ve yanlış kavramlarıyla ilgili sarsıntılar yaşar. Sonunda, İbranileri esaretten kurtarma görevini kabul eder. Bu sırada Tanrı, intikam için Mısırlılara veba ve çeşitli felaketler (10 Bela) göndermeye başlar. Kendisinin bir ilah olduğuna inanan Firavun Ramses, Musa ile anlaşmayı veya İbranilerin Tanrı’sını tanımayı reddeder. Bu kararı, kendi halkını daha büyük bir yıkıma doğru götürecektir.
Yönetmen Scott, Musa’nın öyküsünü klasik bir kahraman hikayesi olarak ele almış. Filme Musa’nın öyküsünden parçalar seçerken çok seçici davranmış. Örneğin; Musa’nın bebekliğini anlatan bölümleri göstermek yerine, anektodlarla sinemaseverlere aktarmış. Musa filmde; savaşçı, haberci, bazen Tanrı’ya muhalif, aile babası, bazen de zaafları olan biri gibi çeşitli kimliklerde görünüyor. Bu da, Musa’yı canlandıran Christian Bale’in performansının, Musa’yı bir efsaneden ziyade bir insan olarak yansıttığını kanıtlıyor. Oscar’lık bir performans olmasa bile, Bale’in performansı oldukça başarılı ve dikkat çekici.
Scott ve senaryo ekibi efsaneden öte, kuşkuları ve yer yer tutarsızlıklarıyla kendini ruhani bir yolculukta bulan insan Musa’nın öyküsünü aktarabildikleri için gerçekten övgüyü hakediyorlar. Musa ile intikamcı ve kızgın Tanrı arasındaki sahneler, filmin en büyüleyici anlarını oluşturuyor. Bale ve küçük oyuncu Andrews, bu sahnelerde etkileyici performanslara imza atıyorlar.
Ne yazık ki, oyuncu kadrosundaki diğer isimlerin performansları yetersiz kalıyor. Ramses rolündeki Joel Edgerton, hem etnisite olarak hem de daha önce böyle tehditkar, etrafa emirler yağdıran ve korkutucu bir karakteri canlandırmamış olmasından dolayı yanlış bir seçim olarak görünüyor.
destansı bir şekilde sinemaseverlerin karşısına çıkarıyor. 10 Bela’nın
anlatıldığı sahnelerdeki öğeler, korku filmlerini aratmıyor. Özellikle
Scott’ın kurbağa ve çekirge istilasının olduğu bölümleri tasvir edişi
gerçekten korkutucu ve etkileyici. Ancak Kızıldeniz’in açıldığı
sahnenin, felaketlerin anlatıldığı bölüm kadar etkileyici olmadığını
söylemek gerekiyor.