Ekşi Elmalar Filmi Eleştirileri
Yılmaz Erdoğan’ın senaryosunu yazıp yönetmenliğini üstlendiği aynı zamanda oyuncu kadrosunda yer aldığı Ekşi Elmalar filmi için yapılan eleştirileri bir araya getirdik.
Türk sinemasına Vizontele, Vizontele Tuuba, Organize İşler, Neşeli Hayat ve Kelebeğin Rüyası gibi filmleri kazandıran Yılmaz Erdoğan yeni filmiyle izleyicilerin karşısına çıktı. Erdoğan yeni filminde kendi hayat hikayesini ele alırken 1970’li yıllarda Hakkari’de yaşayan kalabalık bir aile üzerinden ülke geçmişine göz atıyor. Filmde Erdoğan’ın yanı sıra; Farah Zeynep Abdullah, Songül Öden, Şükran Ovalı, Devrim Yakut, Şükrü Özyıldız, Fatih Artman, Ersin Korkut, Caner Cindoruk ve Cezmi Baskın yer alıyor. Aşağıdan eleştirmenlerin Ekşi Elmalar filmiyle ilgili görüşlerine göz atabilirsiniz.
Burak Göral – Ekşi Elma da lazım… / Sözcü
Yılmaz Erdoğan’ın senaristliğini severim. Sağlam duygusal çatışmalar yaratmayı bilir, kelime oyunlarıyla dolu lezzetli diyaloglar yazma konusunda ustadır. Oyunculuğunda da kendine has nüansları vardır. Trajikomik karakterlerde inandırıcıdır. Toplumsal hassasiyetlerini hikayelerine yedirmek isteyen bir sinemacıdır. Sosyal eşitsizlik üzerine bir trajikomik masal olarak tanımlanabilecek “Neşeli Hayat” benim için Türk sinemasının ikibinlerde çıkardığı en iyi filmlerden biridir. Melodram kalıplarına yenilmeden anlatabildiği hüzünlü hikayesiyle “Kelebeğin Rüyası” da önemli filmdir. Aslında aşağı yukarı her filmiyle Türkiye’nin anaakım sinemasının içinde niteliğin ön planda olduğu örnekler verebilmiştir.
Yazıya devam etmek için tıklayınız.
Uğur Vardan – Hakkari’de birkaç mevsim… / Hürriyet
Yılmaz Erdoğan yeniden Hâkkari’ye dönüyor. ‘Ekşi Elmalar’, tıpkı ‘Vizontele’de olduğu gibi 70’lerde geziniyor, sonrasında 12 Eylül’e uğruyor, Antalya’ya uzanıyor ve öyküsü, zaman içinde yerine oturuyor. Erdoğan, her zaman olduğu gibi senaryosunu kendisinin kaleme aldığı filminde Adalet Partisi’nden üçüncü kez aday olduğu belediye başkanlığı adaylığından eli boş dönen sert mizaçlı bir babayla (ismi Aziz Özay), üç kızının yörenin örf ve âdetleri arasında biçimlenen hayatlarını perdeye taşıyor.
Film Muazzez, Türkân ve Safiye’nin öykülerine kulak kabartırken onlar için aşkın aynı zamanda baskıcı bir rejimden kurtulma yönündeki en önemli çare olma durumuna vurgu yapıyor. Lakin baba, kızlarının gönüllerince hareket etmelerine kendi iktidarının refleksleri gereği ket vuruyor.