”47 Ronin” Film Eleştirisi
47 Ronin hikayesinden kısaca bahsedelim. Ronin, efendilerini kaybeden Samuraylara verilen isimdir. Bir Samurayın başına gelebilecek en kötü şey de Ronin olmaktır çünkü hayatlarındaki en önemli şeylerden biri olan onurlarını yitirmiş olurlar. Efendilerini koruyamamışlardır ve artık yaşamaları için bir amaç yoktur. Ölümleri de asla onurlu olamayacaktır.
İşte 47 Ronin hikayesi, Lord Asano’nun gereksiz kışkırtmalar sonucu başka bir ailenin lorduna saldırması sonucu idama mahkum edilmesiyle başlar. Lord Asano’nun korumasıyla görevli olan Oishi önderliğindeki 58 samuray da bu konuda başarısız olunca Asano’nun saldırısı Japonya’nın hakimi Shogun’ın dikkatinden kaçmaz. Cezası idamdır ama Asano’nun saldırdığı Kira’nın sürekli olarak Asano’yu kışkırttığını bilen Shogun, Asano’nun onurunu koruması için Seppuku yapmasına izin verir. Seppuku bir Japon’un en onurlu ölümlerinden biridir.
Lord Asano’nun ölümüyle beraber Oishi ve diğer 58 Samuray artık Ronin olmuştur. Topraklarından sürülürler ama Oishi, efendilerinin onurunu kurtarmak için Kira’dan öc almaya kararlıdır. Yıllarca süren çalışmalar sonucu fırsatını yakalarlar ve Kira’nın kalesine 47 kişiyle yaptıkları saldırıyla hem tüm adamlarını öldürürler hem de Kira’ya Seppuku yapma şansı tanırlar. Fakat Kira korkudan Seppuku yapamaz ve başı kesilerek onursuz bir şekilde ölüme gönderilir. Oishi efendisinin öcünü almıştır ve Shogun’a bir elçi göndererek durumdan haberdar eder. Bunun üzerine Shogun da Oishi ve 46 samurayı idam yerine Seppuku ile ödüllendirir. Aralarından en genç olanı da cezalandırmaz ve bu 47 onurlu adamın mücadelesini nesilden nesile anlatması için sağ bırakır.
Peki 47 Ronin vizyona girdi ama iyi mi oldu? Bu soruya ‘evet’ diyebilmeyi çok isterdim ama hayır da diyemeyeceğim için ne diyeceğimi bilemiyorum. O kadar ortada kalan bir film oldu ki benim için, özellikle yönetmenlik açısından, nasıl anlatsam bilemiyorum diyebilirim. Samuray tarihinin en önemli hikayelerinden birini alıp bir melezle Japon kızının aşkına bağlamak biraz üzücü olsa gerek. Acaba Japonya’da yaşayanlar bu duruma nasıl tepki verecek merak ediyorum. Ayrıca filme eklenen yaratıklar ve büyü gibi şeyler Japon mitolojisinde yer alsa da gerçeklikten bir hayli uzaklar. Sonuç olarak 1700′lü yıllarda geçen yapımın çok uzak bir tarih olmadığını göz ardı etmemek gerek.
Keanu Reeves dışında Hiroyuki Sanada ve Kô Shibasaki’yi başrollerde görüyoruz. Oyunculuk konusunda ortada bir sıkıntı yok diyebiliriz. Keanu Reeves her zamanki donuk yüz ifadesi (yanlış anlaşılmasın kendisini çok severim) ile bütün filmi götürüyor. İş aksiyon sahnelerine gelince de Matrix ve Constantine’de gördüğümüz Keanu Reeves yeniden ortaya çıkıyor. Fakat bu aksiyon sahneleri fazlasıyla yetersiz ve kısa. Tatmin etmiyor. Daha fazla istiyorsunuz ama ne yazık ki 47 Ronin bunu size veremiyor. Zira bu filmde anlatılan şey bazılarının vurguladığı gibi aşk hikayesi değil aslında. Zaten 47 Ronin’in hikayesinde aşkın yeri yoktur. Ölümün Japon yüzü vardır. Samuray olup onurlu bir şekilde ölebilmek için her şeyi göze alabilmek vardır. Filmi beğenmemiş olmamın temel sebebi işin içine anlamsız bir aşk hikayesinin sokulmuş olması. Hikaye hiç bozulmadan orijinale sadık kalarak işlenseymiş ortaya bir klasik çıkma ihtimali bile varmış aslında.
Sonuç olarak baktığımızda ise ortaya ‘idare eder’ ya da benim kendi tabirimle “eh işte”lik bir film çıkıyor. Sinemaya gittiğinizde pişman olmayacağınız bir yapım olduğu da kesin diyebilirim. Zaten bu hafta vizyona giren filmler arasında en çok dikkat çekeni 47 Ronin. Yeni yıla girmeden önceki son vizyon haftamızı da 47 Ronin domine ediyor kısacası.