Hobbit: Beş Ordunun Savaşı Sinemajor İncelemesi
Hobbit: The Battle of the Five Armies filmi ülkemizde sinemaseverlerle buluştu. Hobbit: Beş Ordunun Savaşı filminin detaylı incelemesini sayfamızda bulabilirsiniz. Hobbit: Beş Ordunun Savaşı filminin eleştirisi ve detayları..
Unexpected Journey ile başlayan Hobbit serisinin, Bilbo Baggins’i yeni bir macerada gösteren There and Back Again ile devam etmesi bekleniyordu. Ancak kreatif veya finansal bir karardan dolayı Bilbo’nun yolculuğu The Desolation of Smaug filmine ve şimdi de The Battle of the Five Armies‘e yönlendi.
Filmin yönetmeni ve ayrıca senaryonun yazarlarından biri olan Peter Jackson, 16 yıl önce planlamaya başladığı kendi Orta Dünya hikayesini bitirmek için müthiş bir çaba sarfetmiş. Bu final filmi, üç ayrı cephede (üçlemenin final filmi olmak, serinin diğer filmleriyle bağlantı kurmak ve kendi içinde eğlenceli bir film olmak) başarılı olmak durumunda kaldığı için Jackson’ın en büyük meydan okuması olabilir.
Filmin görkemli veya tuhaf bir şekilde başladığı söylenebilir. Bu, izleyicinin sınırlı bir konunun üç uzun filme bölünmesiyle ilgili ne düşündüğüne bağlı.
The Hobbit: The Battle of the Five Armies İnceleme
The Desolation of Smaug filminin sonunda Bilbo, “Ne yaptık biz?” diye haykırmıştı. Cüceler alev püskürten ejderhayı devirerek altınlarını geri almışlardı. Fakat canavarı öldürmekte başarısız olmuşlardı ve sonunda Smaug, büyük bir yıkıma yol açmak için Lake-town’a doğru yönelmişti. Bu yüzden The Battle of the Five Armies , gerçek göz alıcı ve müthiş bir sahneyle başlıyor. Başarılı bir şekilde tasarlanmış yaratık adaya bir baskın yapıyor ve aşağıya alev yağmurları yağdırıyor. Okçu Bard (Luke Evans) savaşmak için bir adım atarak saat kulesine tırmanır ve alevli oklarını Smaug’a atarak insanlarını kurtarmak için umutsuzca bir mücadeleye girişir. Lake-town’ın efendisi (Stephen Fry) ise korku içinde kaçar. Açılış sekansı gerçekten çarpıcı, ama daha çok önceki filmin sonunu izlermiş gibi hissettiriyor. Bu da filme çok garip bir dengesizlik veriyor.
Cüce Kili (Aidan Turner) ve elf Tauriel (Evangeline Lilly) arasındaki ilişkiyi gözlemlediğimiz bölümde, filmin ilerleyişi daha sonra biraz sakinleşiyor. Ayrıca Bard’ın kasabası için daha fazla sorumluluk alarak, kral benzeri bir kişiliğe dönüşmesine tanıklık ediyoruz. Korkak Alfrid (Ryan Gage) bile hafif de olsa Bard‘a yardımcı olmaya çalışıyor.
Filmde, önceki filmde ucu açık kalan ve tamamlanmayı bekleyen bazı sonlar var. Bu sonların en önemlisi ise Gandalf’in, sihirbazın Sauron tarafından Dol Guldur’un harap kalesinde hapsedileceği yönündeki öngörüsü. Bu da, Beyaz Konsey aksiyona atlarken ve görkemli Sauruman ile Elrond tarafından başarılı bir biçimde desteklenen Lothlorien leydisi herkesi alaşağı ederken, Galadriel’in gücünü korkunç bir ölçüde görme fırsatı veriyor.
Filmi izlerken akıllara, bu masalın merkezindeki Hobbit olan Bilbo Baggins’in ne olacağı sorusu geliyor. Final kitabı olan üçüncü kitapta önemli bir rol üstleniyor -inanılmaz cesurca bir karşı çıkış sergiliyor- ancak bu rol aynı zamanda oldukça ufak. Bunun yerine; The Battle of the Five Armies daha çok, Thorin Meşekalkan’ın öyküsü gibi duruyor. Thorin, bölümün başında değişime uğramış bir cüce. Atasının altınını geri istemek, onun savaşçı kalbinde bazı karışıklıklar yaratıyor ve açgözlülükle zehirlenerek bütün asaletini ve iyiliğini yitiriyor.
Thorin, Lonely Mountain’de bir yerlerde bulunduğuna inandığı ve oldukça değerli bir taş olan Arkenstone’u bulmayı takıntı haline getirmeye başlar. Bu yüzden cüceler, mücevher ararken barikat kurarak kendilerini korumaya çalışırlar. Bu sırada, cücelerin hazinenin bir payını borçlu olduklarını düşünen elfleri ve Lake-town sakinlerini çileden çıkartmaktadırlar.
Geniş ölçekli çatışmaları içeren savaş sahneleri, sinemaseverlerin beklediğine değiyor. Yönetmen Jackson, bu sahneleri izleyiciye aktarmakta oldukça başarılı. Jackson savaş alanını oldukça iyi tasarlamış ve izleyiciye; Orc ordusuyla, devasa solucanlar ve dev yarasalarla dolu savaş alanının ortasındaymış hissini vermeyi başarmış. Buradaki tek sorun ise, bilgisayar grafik efektlerini oldukça ağır bir şekilde kullanılması olmuş. Bu, filme canlı bir aksiyondan çok bir animasyon havası veriyor.
Jackson, karakterlerin öne çıkma zamanı gelince birbirleriyle küçük ve kişisel tartışmalar yapmalarını sağlarken, savaşın kızışması oldukça etkileyici olmuş. Savaş sahneleri ise oldukça acımasızca ve gerçekten çok uzun sürüyor. Öyle ki, sonunda izleyiciler de askerler kadar yorgunluk hissediyor.
Son olarak, filmin Hobbit serisi için güzel bir kapanış olduğunu söyleyebiliriz. Filmdeki en etkileyici sahne ilk kısımda, ancak savaş sahneleri de oldukça çarpıcı. Ayrıca “Ork Çağı” yaklaşımı da, filmi daha coşkulu ve duygusal bir noktaya getirmiş.